Dünya genelinde binlerce havalimanından uçuş gerçekleştiren yüzlerce havayolu şirketi her gün milyonlarca yolcuyu taşıyor.
Yolcuların güvenli, konforlu ve tam zamanında seyahat etmelerini sağlayabilmek için yüzbinlerce kişi havacılık endüstrisinde görev alıyor.
Uçuşun planlandığı saatte gerçekleşebilmesi aslında çok kritik bir konu. Maalesef bazı teknik aksaklıklar veya olumsuz hava koşulları yüzünden kimi zaman uçuşlarda rötar (gecikme) veya iptal durumları ile karşı karşıya kalınabiliyor. Bu durumda yolcular açısından bakıldığında elbette çok can sıkıcı.
Uçuş rötarları yaşanması sadece yolcuların canını sıkan bir durum olmaktan öte, havayolu şirketi açısından da ciddi bir ekstra maliyet demek.
Uçuşların vaktinde gerçekleşmesindeki en önemli etkenlerden biri ise özellikle büyük havalimanlarında bulunan çok fazla sayıda uçağa biniş kapısının (GATE) doğru seçilmesi konusu.
Doğru kapı seçimi sadece rötarlarla ilgili bir konu da değil. Yolcular kapıdan geçtikten sonra uçağa binseler dahi pist trafiği (TAKSİ) yüzünden yine bir gecikme yaşanabiliyor.
Basitçe ifade etmek gerekirse; her uçuş için en doğru kapıyı seçmek uçakların taksi sürelerini kısaltmaya ve yoğunluğu azaltmaya yardımcı olabilir. Bu durumda yolcuların iniş ve kalkış işlemlerinde pist yoğunluğu yüzünden ekstra bekleme yapmamalarını sağlayabilir.
Dolayısıyla daha az yoğunluk, tam vaktinde gerçekleşen iniş ve kalkışlar, yolu memnuniyetinin yanı sıra, pist güvenliğini ve ciddi yakıt tasarrufu avantajlarını da sağlayabiliyor.
Uçakların hangi kapıya yanaşacakları ve yolcuları alacağı konusunda havayolu şirketinin tüm bu durumları göz önünde bulundurması gerekiyor.
AeroCloud’un Kurucu Ortağı George Richardson bir açıklamasında şöyle diyor: “Bazı havayolları, özellikle de düşük bütçeli havayolu şirketleri, ana terminallere yakın olmaktan ziyade operasyonel tasarruflara öncelik vererek, daha düşük park ücretlerine sahip, daha uygun maliyetli uzak park alanlarını yani kapıları tercih edebilir.”
Uçağın geldiği yön, uçağın gövde tipi, beklenen pist ataması, kapı müsaitliği, havaalanı personeli, müşteri ve bagaş bağlantıları ve diğer uçakların planlanan taksi yolu ve pist hareketleri de bahsettiğimiz maliyet azaltılmasını doğrudan ilgilendiren konular arasında.
Havayolu şirketleri yolcu memnuniyetini artırmak ve bekleme yüzünden doğabilecek ekstra maliyet ve zararlardan kaçınmak için doğru kapı seçimi gibi konulara ciddi şekilde kafa yormak zorunda gibiler.
Bazı havaalanları havayolu şirketlerine son dakika kapı değişikliği yaptığını bildirebilir ve bu durumda yaşanan ekstra karmaşıklık hızlı bir şekilde çözüme kavuşturulmalıdır.
Bu düzeydeki bir karmaşıklığın bir bilgisayar yazılımı yardımıyla çözülebileceğini düşünebilirsiniz. Ancak her zaman öyle olmuyor maalesef.
AeroCloud’un üst düzey havalimanı yöneticilerinin karşılaştığı zorluklarla ilgili yaptığı ankete göre, kapı ataması işi sanılanın aksine çok basit teknolojiler kullanılarak gerçekleştiriliyor.
Richardson’a göre dünya genelindeki birçok havalimanı bu süreci hala manuel olarak yönetiyormuş.
AeroCloud’un anketine katılan havalimanı yöneticilerinin neredeyse %40’ı, kapı yönetimi de dahil olmak üzere havalimanı operasyonlarıyla ilgili bilgileri depolamak ve yönetmek için Excel ve Word kullandıklarını ifade ettiler.
Bununla beraber American Airlines, geçtiğimiz yıl Dallas Fort Worth Uluslararası Havalimanı’nda Akıllı Kapı sistemini hayata geçirdi.
Akıllı Kapı sistemini öne çıkaran en önemli detay makine öğrenimi (ML) kullanılarak gelen uçakların en kısa taksi süresine sahip en yakın müsait kapıya atanıyor olması. Makine öğrenimi ve yapay zeka (AI) birlikte büyük miktarda veriyi kullanarak analiz gerçekleştiriyor.
Akıllı Kapı siteminin havalimanı sistemine entegre edilmesinin ise 10 dakika olduğu bilgisini veren AeroCloud yetkilisi sistem sayesinde sadece bir havalimanında her yıl %20’ye varan kısalan taksi süreleri ve 5 milyon litreden daha fazla jet yakıtı tasarrufu sağladıklarını aktarıyor.