Gökbilimciler ilk kez bir ötegezenin etrafında, uydu oluşturan bir diski tespit ettiler.
Bilimsel araştırma haline gelmesi 19. yüzyıla dayanan ötegezegen veya güneş dışı gezegenler, günümüzde de araştırma konusu olmaya devam ediyor.
Ötegezen, Güneş Sistemi’nin dışında ve başka bir yıldızın yörüngesinde yer alan gezegenlere denir. 4342 güneş ötesi gezegen, 22 Eylül 2020 itibarı ile algılanmış ve doğrulanmıştır. Bu gezegenlerin çoğu Jüpiter’e benzer şekilde büyük kütleli dev gezegenlerdir. Bu gezegenlerin sayısının daha çok olabileceği düşünülüyor. Varlığı henüz doğrulanmamış olan gezegenlerin çok daha yaygın olduğu fikri var.
Gökbilimcilerin keşfettiği 4000’den fazla olan bu gezegenlerden bazıları hala şekillenmeye, son halini bulmaya devam ediyor. Bunlardan biri olan PDS 70c ve ona eşlik eden gezegeni ancak kendisine ait bir uydu oluşturan diski olmayan PDS 70b, hala şekilleniyor olmaları bakımından özel bir yere sahip.
Yapılan her yeni çalışma ve araştırma birçok şeyin ilk olma potansiyelini taşıdığını gösteriyor. Bunlardan biri geçtiğimiz günlerde yaşandı. Gökbilimciler ilk kez bir uzak ötegezenin etrafında uydu oluşturan disk görüntüsüne ulaştı.

Dikkat çekici görüntüye göre 400 ışıkyılı uzaklıktaki Jüpiter benzeri bir gezegenin etrafında uydu oluşturan bir malzeme diski bulunuyor. Araştırma neticesinde elde edilen bu görüntü, Avrupa Güney Gözlemevi’nin önceki günlerde ‘bir ötegezegen çevresinde uydu oluşturan bir diskin ilk net tespiti’ şeklinde ifade ettiği şeyi işaret ediyor. Bu aynı zamanda, bilim insanlarının uyduların ortaya çıkışları hakkındaki fikirlerini besliyor.
Ötegezegen PDS 70c’yi çevreleyen disk, gaz ve tozdan oluşur. Burada bulunan malzeme, dünyanın uydusu olan ay büyüklüğünde üç uydu oluşturacak kadar bir kütleye sahiptir.
Bu önemli keşfin en önemli unsuru Şili’de bulunan güçlü bir teleskobu olan ALMA gözlemevi. Araştırmacılar, buradaki gözlemlerin çözünürlüğünün oldukça iyi olduğunu, bu sayede diskin gezegenle ilişkili olduğunun açıkça belirlendiğini ifade ediyor.
Elde edilen bu öenmli bulgular gezegen oluşumunu anlamak için olumlu etkilere sahip. Yaşanan bu gelişmelere rağmen gezegen ve uydu oluşum süreçlerinin hala birçok gizem taşıdığı ortada. Araştırmacılar, gezegenlerin ve uuyduların oluşum yeri, zamanı ve şekli konusunda net bir karar vermiş değiller. Araştırmalar neticesinde önemli bulgular elde edilip bazı sorular cevaplanabiliyor olsa da belirsizlik henüz tam olarak giderilemiyor.
Gökbilimciler, geleceğin daha iyi sonuçlar getireceğini umuyor. İleleyen teknoloji sayesinde daha güçlü teleskoplarla gezegenler ve uydular açısından uzayda neler olup bittiği daha iyi anlaşılır hale gelecektir.